26 Aralık 2011 Pazartesi

mavi boncuk


yok yok olmayacak bu böyle..  kendi kendime nazar değirip duruyorum son zamanlarda.. elim bir yavaşladı bir yavaşladı ki anlatılamaz. çok mu gezmeye başladım, temizlik hastası mı oldum, uykucu miskin mi, koltuk sevdalısı, tv bağımlısı mı? Değil, hiçbiri değil. Tamamen nazar! Hem de kendi kendime.. geçenlerde dostlar bize gelecek, portakal ağacından öğrendiğim iki üç yıldır ayıla bayıla yaptığım, her gelene tarifini yazdığım incirli tatlıyla başladı herşey.. tam muhallebisini ocağa koyarken içimden minik bir gurur geçti, bu tatlıyla damaklarında kalıcam hanımların! daha gururlu tebessümüm dinmeden döküverdim olanca muhallebiyi hızla kekin üstüne, o da ne! evet yer ettim hanımların zihnine, tatlıdaki acemiliğimle.. hep derim ki elim hızlıdır benim, başladığım işte pek oyalanmam, pratik çözümlerim vardır diye.. ben miyim diyen? yok artık değilim! bu arada tek sebep de ben değilim.. bir bohça takımı gelecek terziden, biteli ay oldu nerdeyse, sipariş veren kızcağızın çocuğu doğacak, nişanı bıraktım.. ha benim terzimden ilk dert yanışım da değil bu, oda takımının dikimini de geç tamamlamıştı.. ben bunun üstüne dikiş öğrenip kendim dikersem şaşmam da.. dikmeye zaman nerden bulurum bu kadar işin arasında :) ya ben bir koşu kurşun döktüreyim, ya da mavi boncuk takayım :) Ya da aklımı başıma alıp halime şükredip Allah'tan güç kuvvet isteyeyim.. ha bir de terzimi değiştireyim... bu arada ne güzel ki unutmuşum bu fotoğrafları daha önce yüklemeyi.. iyi ki unutmuşum, yoksa yeni post yazmak için terziyi bir kez daha aramam gerekebilirdi..

17 Aralık 2011 Cumartesi

tehlike çanları ve itiraf





evet itiraf ediyorum ki 4 yaşındaki oğlum, pamuk prensim Efem bu aralar biraz fazla televizyon izledi. bu kez mazeret bulamıyorum da galiba :) tamamen benim ihmalim, tembelliğim diyebilirim. ama hemen çözüm arayışına başladım tabii. aniden elektrikler (sigorta kutusuna bağlı bir mucize ile ) kesilivermeye, evin değişik köşelerinde, masa üstlerinde, sandalye altlarında farklı oyuncaklar belirmeye, birlikte daha çok mutfağa girilmeye, sohbetle uzayan kahvaltılara ve işte yup serisi eğlenceli etkinlik kitapçıklarına başlandı. http://www.onelyayincilik.com/ da daha ayrıntılı bilgi bulabileceğiniz bu etkinlikler her yaş gurubuna farklı olarak hazırlanmış. biz şu an bambino yuptayız, bitirince mini yup başlayacak.  aslında bitmek derken, tüketmek değil, sadece hepsini en az bir defa uygulamak diyebilirim çünkü defalarca kullanılabilecek bir kaynak. neden mi yazıyorum bunları? belki benim gibi yavrularının dikkatini, algısını küçücük yaşlarından itibaren geliştirebilmek adına birşeyler yapmak isteyen anneler vardır da belki işe yarar diye..
                  yoksa kurdelelerimi tabii ki bırakmadım. içime çok sinen harika bir oda takımıyla ilgileniyorum şu an.. çok keyifliyim çok! koydum köşe takımının köşesine, girip çıkıp şaheserimi seyrediyorum..  Ya bir de öyle bir kurdele delisi değil de, Leyya    http://leyya-craftmania.blogspot.com/  olsaydım hiç uyumaz eserlerimin yanından hiç ayrılmazdım. Allah korusun ya Nigar Hikmet http://www.flickr.com/photos/26884849@N02/   olsaydım? Allah biliyor da  ben gibi kullarını koruyor, yetindiriyor az  bir  kurdele sevdasıyla... Yoksa, malum Allah muhafaza :)

15 Aralık 2011 Perşembe

soğuk








Daha az önce burçlarla ilgili ilginç  yorumlar okudum.
Mazeret üretmekte üzerime yokmuş J e mazeretim çok ben ne yapayım şimdi, yoklarmış gibi mi davranayım J o zaman nasıl anlatırım dün bebeğimin aşı günü olduğu için yılbaşı çekilişi hediyemi kargoya yetiştirmekte zorlandığımı, güzel bir fotografını çekemediğimi? Çok önceden bitip de ancak bu sabah fotograf makinesini elime alıp sizlerle bu güzellikleri paylaşabildiğimi? Hem mazeretlerimi söylemesem nerden bileceksiniz bebeğimin ben odadan çıkar çıkmaz ağlamaya başladığını? Ev işlerini tek başıma yetiştiremediğim için yardım alan bir evhanımı olduğumu, öğle yemeklerinde ancak zar zor çorba pişirebildiğimi? Mutfakta geçen süreyi zaman kaybı olarak gördüğüm için poşet çay içtiğimi? Mazeretlerim olmasa ben sade bir kurdele ağacıyım. Mazeretlerimle ben dalları çiçekleriyle her mevsim ilkbaharım, çünkü onlarla doğru anlatıyorum kendimi.. diyorum ki bir de bu mazeretlerim olmayaydıııııı, göreydiniz bir beniii her gün biter bir oda takımı, bir havlu bir bohça .. değil mi ya?  Çok şükür halime mazeretlerimle bile üretebildiğime..
bu arada alttaki fotograftaki işleme mutfak havlusu ve tupperware marka ekmek sepeti ( sepet denirse )

http://serenanay.blogspot.com/2011/12/nanay-design-fotograf-guncesi.html  den Serenay Hanım için yola çıktı
yukarıdakiler de  bitmelerine rağmen bir süredir soğukta fotograflanmak için bekleyen, Nuray'ın siparişi küçük banyo havluları.. e malum mazeretim vardı, geciktiler :)

4 Aralık 2011 Pazar

sadece çiçek

boş durmuyor alışmış eller. televizyon izlemek zaman kaybı, besle beslen, temizle, yıka, ütüle, sil, süpür, yerleştir, katla, evcilik oyna, saklambaç oynarken başını masaya vur, yanlış noktaya  sobeledin diye yine ebe ol, uzun koridor boyu elim sende, mutfakta çorba bitirmece, akşama yemek pişirmece, kurabiye etkinliği fındıklı zürafa yapmaca, bilmece bildirmece, suluboya patates baskısı, pastelboya caillou boyaması, birlikte puzzle yap, anne topu at yine de bitmezse 24 saat  al eline kurdeleyi, katla dik, katla dik, katla dik................dik dik dik.... ten sonra bir bak ne çok çiçeğin olmuş.. Hani filmlerde olur ya paracıkları savurup havaya, mutlu mesut üzerlerine yağmasını bekleyen insan görüntüsü.. işte ben.. savurup çiçekleri aşıma konmalarını beklesem yeridir.. o kadar birikmiş yani.. bunun diğer bir açısı da var ki, oraya hiç değinmiyorum, yine de teğet geçeyim: bu kadar zaman ortaya adam gibi bir iş çıkmamış, bu hatun oturmuş sadece çiçek yapmış.. şimdi vakit bunları güzel havlulara dikme,
 o havlulara yüz sürme vaktidir.. 

30 Kasım 2011 Çarşamba

Nuray için..




Huzurlarınızda kurdele işi ayak havlusu ve saz ekibiiiii   !









şimdi bu resimler adsız, sansız neden mi burda? Nuray için.. Nuray için ellerinde kahve görücüye çıktılar.. Allah'ın emri , Peygamberin......
kendi yaptığım havlu takımını övmek gibi olmasın, pek bi hoşuma gittiler..

26 Kasım 2011 Cumartesi

yorgun, yoğun..

Evde bir koşuşturmacadır aldı başını gitti, hatta benim başımı da aldı yanına, doldurdu zihnimi, elimi, günümü..  Evde daha sıkılamadım bir türlü, hatta sıkılacak zamanı bulamadım hala. Daha cetvelle 65 santimi anca gösteren yeni yetme Çınar bebek bir yandan, bitmez tükenmez deneyleri ve bilimsel cümleleriyle ne kadar büyüdüğünü göstermesine rağmen her sabah bebekcilik adını verdiğini evciliği oynadığımız Efe oğlan bir yandan( burda diğer yandan diyemiyorum çünkü yanlar o kadar çok ki, ikiyle bitmez.) akşam eve geldiğinde günün 4 te 3 ü bitmiş olmasına rağmen bana evin temizlikçisi, çaycısı, garsonu gibi daranıp  hatta ve hatta tüm günümü daha hala anlatmakla bitiremediğim yorgunluklarla geçirmiş olmama rağmen benden güleryüz ve iltifat bekleyen eşim, öte yandan bitmez kelimesinin anlamını bana yeni yeni öğreten ev işleri, yemekleri, diğer öte yandan yapmak istediğim, tutkuyla bağlı olduğum en büyük eğlencem, hobim sevgili kurdelem varken,  kendine bir öte yan açıveren umutlu ve mutlu ev kadını arkadaşlarıyla haftanın iki günü yapılan kurrdele işi kursu.. e bakla nihayet çıktı ağzımdan: boyumdan büyük iş açtım başıma, sanki ben kurdeleden çok anlar, sanki kuralıyla katlar büzer, sanki kitabını yazmış gibi utanmadan bir de dedim ki, ben boşum bayanlar, öğrenmek isteyene anlatırım! Ha ben miyim diyen, biri haftanın ilk günü diğeri geri kalan bütün günü olmak üzere arkadaşlarla kurdele çalışıyoruz, muhabbetine, çayına, kurdelerle oynamasına..  Gırgır şamata, öğrenen yok ha! Maksat muhabbet.. Benimle beraber bebeği olup işe ara veren arkadaşların selamını alıyorum, çok sıkıldık diyorlar, Allah aşkınıza azıcık da sıkılacak zaman ben istiyorum, ben , ben kurdelelerin delisi, evinin yeni kedisi, külkedisi,  iki pamuk prensin  annesi…
Bir de bitmiş bir bohça takımı, fotoğrafları çekilmediği için yayınlanamayan havlular, çektiğim resimlerinden utandığım için yayınlamadığım üç beş kurdele işim daha var.. Biran önce çiçeklerimi oldukları gibi güzel gösteren makine icat edilmeli, ya da bizim eve fotoğrafçılık kursu açılmalı, malum balkonda ışık kalmadı, mevsim döndü..


3 Kasım 2011 Perşembe

yine balkondaydım :)







Çok özledim yazmayı, ama bir türlü resim çekememiştim, hava soğuk, hafif karanlık, puslu e resim güzel olur mu? Cık! Derken kurdeleler bana ilan-ı aşk ettiler, bir araya geldiler meşk ettiler bir de ne göreyim çiçekler bana kalp çizmişler, kendileri yaptılar hakikaten, yalanım varsa iki elim kurdelelerle dolsun, hep yeni çiçekler tasarlıyım, yok yalanım, yakalarsanız yalanımı beni ömür boyu kurdeleleri sevmeye, onlarla bir şeyler üretmeye mahkum edin. Ciddiyim, kendiliğinden oldu, kurdeleler aşık oldu, hem de bana …. E ben de bu anı kaçırmadım koştum havlunun üstüne dizilen kurdeleleri resmetmeye.. Eh artık benden iyisi yok, sevdam karşılıklıymış meğer 

29 Ekim 2011 Cumartesi

yapılanlar/yapılamayanlar

Son zamanlar zor zamanlardı milletimiz için. Yüce Yaratıcı daha büyük imtihanlardan korusun diye dua ettik hep. Bir yandan hayat devam etti tabii. Olağan süreç budur her zaman. Ama gördüm ki birleşince memleketim zorda kalana nasıl güzel eller uzandı. Şükür! Boş durmadık tabii, üzüldük bir yandan diğer yandan ev temizledik, misafirlere kurabiye yaptık, ateşlenen ufaklığı doktora götürdük, antibiyotik kullanmamak için direndik, birebir ölçüde zeytinyağına pekmez kattık şurup gibi ölçek ölçek içirdik, komşumuz muhallebili tatlı için incir vermeyi unutunca evdeki malzemeyle yeni tatlı tarifleri bile öğrendik. Bu arada meğer tavukgöğsü sakızlı muhallebiden daha katı kıvamlıymış, insan istese 15 dakikada evin tamamını süpürebildiği halde 2 saatte bebeği kucağında gezdirmesine rağmen uyutamayabilirimiş, Leyya ablasından aldığı kumaşları evin baş köşesine koyar gelir gider okşar, bir türlü makasla iple bir araya getiremeyebilirmiş. Meğer market alışverişinin büyük bir kısmını hazır gıda paketleri kaplarmış, ev hanımı olmak demek her zaman taze yemek pişirmek olmayabilirmiş, ha bir de sıcacık ortamda, her gün havalandırılmasına rağmen evde bile çocuk hastalanabilirmiş. Ev hanımı olmak öyle sandığım gibi bir şey değilmiş ama hala sıkılmadım bu yeni mesleğimden, çünkü daha sıkılmaya zaman bulamadım. Ev hanımlığının ayrıntıları tüm bunları yaparken ya da yapamazken vazgeçmeden devam ettiğim kurdelelerimin fotoğraflarını çekebildikçe yazacağımı düşünüyorum.

22 Ekim 2011 Cumartesi

başlık hüzün

Yazasım gelmiyor, bu kadar acı varken ülkemde… Komşusu açken uyuyan misali olmamak için dua ediyorum, lanetleyerek vakit kaybetmek istemiyorum, zaten bir hesap günü var. Tüm bunları gören ve kaydeden var. Dua ediyorum Allah sabır versin acının değdiği sinelere..

8 Ekim 2011 Cumartesi

tühhhh!




Kaçırdım ikindi güneşini.. birden hani bir sıkıntı basar da insanı, kendini dışarı atar ya.. Ya da bu bir tek bana mı olur? Yeni ev hanımlığımı kutlarken, ev hanımlığını tanıyorum yavaş yavaş. Meğer insan evden sıkılırmış, meğer insanın canı şöyle bir dışarı havası, insan siması, trafik gürültüsü, sevmediği şarkıcı  sesi, kirlenmiş pantolon paçası, zorla itilen bir bebek arabası çekermiş… ya da canı şöyle süslenip yeni yaptığı kolyeyi takmak, dostlarıyla tesadüfen karşılaşmak, çocuğunun parkta oynarken çıkardığı cıvıltıları duymak, indirimdeki reyonlardan sırf para harcamış olmak için, alışveriş sepetine doldurmak  istermiş de bahane olarak canı sıkılıverirmiş… canı sıkılıvermeden önce de biriktirdiği üç beş çiçeği işte böyle minik el havlusu olarak değerlendirir, gezip tozduğu için ikindi güneşini kaçırır, akşam serinliğinde balkonda kuş görmüş kedi gibi yerinden sıçrar, tüm konu komşunun ne yapıyor bu kadın elinde fotoğraf makinesi bakışlarına muzip gülümsemeyle karşılık verip o düğmeye basar, şipşak! işte şipşaklar…







7 Ekim 2011 Cuma

sonuç



Nil Karaibrahimgil şarkıları  dilimde, iyi ki yapmışım!
Çok keyifli oldu, çok severek yaptım, renkleri çok beğendim. Gelin kız gibi oldu. Eşim kendini aşıyorsun dedi, gerçi bu onun kalıp motivasyon cümlesidir, pek dikkate alınmasa da olur J Önemli olan yaparken benim ne hissettiğimdi, iyi hissettim. Şimdilerde satılıyor ya ürünler, kendimi deniyorum, yoruluyorsam, çok zaman harcıyorsam, uff bitsin hadi hissi geliyorsa diye tetikteyim. Olursa bırakıcam satmayı kendime sözüm var. Daha alışamadım bu işlere, satmak beni hala geriyor. Kendimi teselli ediyorum, keyifli vakit geçiriyorsun bak diye..  evet evet gerçekten seviyorum ben kurdeleleri… Satmak sadece sadece………………   cevabım hala yok galiba….
Sürecin düşünceleri  zorladı bu kez beni biraz.
Ama sonuç belli, iyi ki yapmışım. Gidene kadar da seyredicem masanın üstüne koydum…


Meral Sanatevi: 3.HEDİYE ÇEKİLİŞİ

Meral Sanatevi: 3.HEDİYE ÇEKİLİŞİ: Kung fu panda nın malum şiş göbişli Po su ağır ağır çıktıktan sonra bağırır, kapıyı kapatmayıııın! ister ki o da görsün ejderha savaşçıyı. şimdi ben de bağırıyorum : çekilişi kapatmaayıııııın! bu arada hatırlatayım :  Po ejderha savaşçının ta kendisidir :) Ona göre :)

6 Ekim 2011 Perşembe

süreç






           Bir peçete halkasının oluşum evreleri, bugünkü dersimiz, diyecekmişim gibi…. Ee yedi yılın alışkanlığı var tabii.. Bir peçete halkası hazırlamak için önce özenle kurdele cinsi ve rengi seçilir, birlikte uyum sağlayacağı yan malzemeler üstüne tutulur tutulur çekilir, bu arada tüm boncuk kutuları masa üstünde, tüm kurdele paketleri masa altında, uyumamak için direnen bir bebek kucakta, 20 defa izlenen çizgi film kulakta, replikler artık ezberde… seçim işlemi başarıyla tamamlanınca da şöyle çıtırından bir gurur J  yok daha bitmez, nerdeee…

   İkinci aşama, model seçimi, bu aşama fotoğraflarla anlatılacaktır, malum, görseli var dilseli var, dokunsalı var… gerçi dokunsala çaremiz yok ama görseller buyursun,
Deneme 1  :





 Olmaz, neden mi? Bu çok yassı bir çiçek oldu, bebek saç bandına daha uygun..





Deneme 2:


Çok yalın durdu, beyazı kullansak çok kabaracak, ama harika bir taç olurJ








Deneme 3:

 

Olmaz, hiç olmaz, minicik oldu, ben bunu bir kolyede ya da şu bileğimdeki bileklikle kullanayım..






Deneme 4 :

 Sonuç: çok şükür

Saat: 00:30

Oda: oğlumu kaybetsem bulamam J
Eşim: uyumuş

Ben: yorgun

İçim: rahat, yarına üretim vaaaaar.



   Bir ara da sonucun 12 evresini  resimleriz artık :)



5 Ekim 2011 Çarşamba

muhabbet



Yine çok keyifli dakikalar geçirdim az önce facebook ta. Çok fazla ortak yönümüz olan biriyle tanıştım. Adı bir peri kızı gibi J ama yazmıycam tabii. Bazen çok eğlenceli oluyor bilgisayar başında vakit, ama elbette ki kurdelelerle ve çiçeklerle de çok keyifli,  işte bu keyfin birkaç meyvesi…






3 Ekim 2011 Pazartesi

fairy tales


    Aslında başlık reklamın gücü olmalıydı. Benim minicik, ufacık tefecik, içi dolu şirinlik oğluma etkisini anlatmak istiyorum,  ama oldu olacak reklamın etkisini kendi ürünlerimin reklamını da yaparak anlatsam:)  Yeni öğrendiğim kurabiyenin dışını süslemek için önce eritilmiş çikolataya sonra da iyice çekilmiş çikolatalı mısır gevreğine bulamak  gerekiyor. Ben de ellerinde koca bir listeyle markete gönderdim paşamla efendiyi. ( burda efendi eşim oluyor J ) koca paketi gösterdi gelince oğlum, “annecim bunun her tabağında ayrı macera var. “ dedi.  Yemez, hatta sevmez ama ezberlemiş bilinçaltı yavrum, kim bilir daha ne incileri vardır bilinçaltında daha dökmediği..
   Şimdi ben de keyifle bilinçaltınıza bir slogan yerleştiriyorum : her parçası ayrı bir  peri masalı bu saç bantlarının.  Adı  da öyle, Amerikanca özentisiyle, Fairy Tales…
cinderella




sleeping beauty

rapunzel


the little mermaid

snow white


bunlar da isimsiz .....