11 Haziran 2012 Pazartesi

sevinç




                               nasıl bir  sevinç çığlığı yükseldi içimden bilemezsiniz az önce.. öyle canım yazı yazmak isterken, hazır sık sık blog yazarı olduğumu hatırlamışken ama maalesef yeni üretimlere zaman bulamadığım için birşeyler paylaşamayacağım kaygısıyla uzak kaldığım klavyeye ve herbir harfin çıkardığı  post hazırlama melodisine kavuşmama vesile olacak bu fotoğraf elime geçti. Ve işte o içimdeki ses böylelikle oluştu. yalnız olan da o anda oldu, anlatmak istediğim herşey, paylaşmak istediğim herşey bir anda, işte o heyecan anında zihnimden uçtu gitti.. elimde sadece bu zar zor henüz yayınlanmamış sehpa örtüsü fotoğrafından başka birşey kalmadı.. ne yapalım, kısmet sonraki  sevinç çığlığına..

4 Haziran 2012 Pazartesi

Kurdele Reçeli


Geçenlerde bir arkadaş patlıcan turşusundan bahsetti, “hadi canım, patlıcanın turşusu mu olurmuş “ derken karşı komşum Teyze ( ben ne zaman Teyze desem  çevremdeki herkes ondan bahsettiğimi anlıyor J, ki bu teyzenin elbette bir adı var) elinde koca bir tabak patlıcan turşusuyla gelmez mi ? hiç de patlıcanı sevmem oysa, közlenmişi hariç..  nasıl ayıla bayıla yedim bu farklı lezzeti zaten anlatamam. Bari üstüne tuz biber olan karpuz reçeli, şeftali kurusu ve daha neler dedirten cinsten yumurta turşusunu  yazıyordum, uğradım da not düştüm kıvamında belirtivereyim, araya da burda yayınlanmamaış bohçaları ekleyivereyim :))









   Ha ben mi, çok şükür henüz bunları görmedim de denemedim de.. Hepsi hayalini mi anlatıyor, gerçekler mi bunlar bilemediğim arkadaşımın tattığı turşular.. Aslında yadırgamamak lazım, küçük kumaş parçalarını çiçeklere dönüştürenini,  incecik iplerle motifler icat edenini, desen desen halı dokuyanını gördük de eline geçen her şeyin turşusunu reçelini yapanını mı görmeyeceğiz ? hatta sırf cahil kalmamak için ben bile hayatımın ilk turşusunu kurup reçelini yapabilirim bu yaz. Ne reçeli mi, tabii ki kurdele J